Osmanlı Devleti'inin sanayileşmek için yeterli sermayesi bulunmamakla birlikte yeterli teknik bilgi ve beceri çok sınırlıydı. Bu nedenle sanayileşmenin devlet öncülüğünde gerçekleştirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Sarayın ve ordunun gereksinimlerini karşılamak üzere Osmanlı Devlet'inin işletmeye açtığı, Feshane, Basmahane, Hereke ve Beykoz fabrikaları Cumhuriyet'ten sonra Sanayi ve Maadin Bankasına devredilmiştir.
17 Şubat 1923yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde M. Kemal Atatürk,
milli sanayinin geliştirilmesinin ve ülkenin endüstriyel ürünlerde dışa bağımlı
olmaktan kurtarılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir.O'nun bu konuya ne denli
önem verdiğini şu ifadeleri açıkça ortaya koymaktadır:
"Endüstrileşmek en büyük milli davamız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan müdafası olmak üzere, ürünlerimizi kıymetlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve refahlı Türkiye idealine ulaşabilmek için bir zarurettir" (Atatürk, 1969:cilt1, 396).
Kongrede alınan kararları uygulamak üzere , 1925'te Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.
On yıldan uzun süren savaşlar nedeniyle, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e sanayi kuruculuğu için son derece sınırlı alt yapı ve sermaye kalmıştır. Birimin yok denebilecek ölçüde bulunduğu bir ortamda, bu banka devlete öncülük etmiştir. Dünya ekonomisinin darboğaza girdiği bir dönemdir. Lozan'da çözümlenen dış borçlar hazine için büyük yük getirmektedir. Bu güç koşullara karşın Sanayi ve Maadin Bankası kendine bağlı fabrikaların yönetiminde değişik deneyimler edinerek, 1929'da bu fabrikaların sermayelerini ayırıp her biri için değişik yönetim biçimleri uygulamıştır. İşletmecilik anlayışı ve teknik yönden geri sayılabilecek bu fabrikaları geliştirmiş, üretim kapasitesini arttırmış, piyasanın taleplerine uygun işletmelere dönüştürmüştür. Böylece üretilen malların çeşitliliği artmış, kalite yükselmiş ve maliyet düşmüştür (Toprak, 1991:20).
Sanayi ve Maadin Bankası 1932'de lağvedilerek , Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası ve Devlet Sanayi Ofisi olmak üzere iki ayrı kuruluş ortaya çıkmıştır. Bunun amacı bankacılık ile işletmecilik faaliyetlerini ayırmaktır. 1929-1930'lu yıllarda Dünya ekonomik krizi nedeniyle ülke ekonomisi güç bir döneme girmiştir.Sanayinin istenilen şekilde kurulabilmesi için, bu iki kuruluşun yerine 1933'te Sümerbank kurulmuştur (Toprak, 1991,24).
1929-1939 yılları arasında sanayileşmedeki büyük atılımlar dikkat çekicidir.
Sanayi üretimi artış hızı dünya ortalamasının çok üzerindedir ve dış borç yapılmadan
milli kaynaklarla gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeleri Atatürk şöyle ifade etmektedir:
" Bunu beyan edeyim ki Türük milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların hakiki sahibi kendisidir. Sizsiniz. Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yetmezdi" ( Atatürk,1969:cilt 2, 214).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder