Biz bu adamı destekliyoruz.

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Sanayi ve Maadin Bankası


Osmanlı Devleti'inin sanayileşmek için yeterli sermayesi bulunmamakla birlikte yeterli teknik bilgi ve beceri çok sınırlıydı. Bu nedenle sanayileşmenin devlet öncülüğünde gerçekleştirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Sarayın ve ordunun gereksinimlerini karşılamak üzere Osmanlı Devlet'inin işletmeye açtığı, Feshane, Basmahane, Hereke ve Beykoz fabrikaları Cumhuriyet'ten sonra Sanayi ve Maadin Bankasına devredilmiştir.
17 Şubat 1923yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde M. Kemal Atatürk,
milli sanayinin geliştirilmesinin ve ülkenin endüstriyel ürünlerde dışa bağımlı
olmaktan kurtarılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir.O'nun bu konuya ne denli
önem verdiğini şu ifadeleri açıkça ortaya koymaktadır:
"Endüstrileşmek en büyük milli davamız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan müdafası olmak üzere, ürünlerimizi kıymetlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve refahlı Türkiye idealine ulaşabilmek için bir zarurettir" (Atatürk, 1969:cilt1, 396).
Kongrede alınan kararları uygulamak üzere , 1925'te Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.
On yıldan uzun süren savaşlar nedeniyle, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e sanayi kuruculuğu için son derece sınırlı alt yapı ve sermaye kalmıştır. Birimin yok denebilecek ölçüde bulunduğu bir ortamda, bu banka devlete öncülük etmiştir. Dünya ekonomisinin darboğaza girdiği bir dönemdir. Lozan'da çözümlenen dış borçlar hazine için büyük yük getirmektedir. Bu güç koşullara karşın Sanayi ve Maadin Bankası kendine bağlı fabrikaların yönetiminde değişik deneyimler edinerek, 1929'da bu fabrikaların sermayelerini ayırıp her biri için değişik yönetim biçimleri uygulamıştır. İşletmecilik anlayışı ve teknik yönden geri sayılabilecek bu fabrikaları geliştirmiş, üretim kapasitesini arttırmış, piyasanın taleplerine uygun işletmelere dönüştürmüştür. Böylece üretilen malların çeşitliliği artmış, kalite yükselmiş ve maliyet düşmüştür (Toprak, 1991:20).

Sanayi ve Maadin Bankası 1932'de lağvedilerek , Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası ve Devlet Sanayi Ofisi olmak üzere iki ayrı kuruluş ortaya çıkmıştır. Bunun amacı bankacılık ile işletmecilik faaliyetlerini ayırmaktır. 1929-1930'lu yıllarda Dünya ekonomik krizi nedeniyle ülke ekonomisi güç bir döneme girmiştir.Sanayinin istenilen şekilde kurulabilmesi için, bu iki kuruluşun yerine 1933'te Sümerbank kurulmuştur (Toprak, 1991,24).
1929-1939 yılları arasında sanayileşmedeki büyük atılımlar dikkat çekicidir.
Sanayi üretimi artış hızı dünya ortalamasının çok üzerindedir ve dış borç yapılmadan
milli kaynaklarla gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeleri Atatürk şöyle ifade etmektedir:
" Bunu beyan edeyim ki Türük milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların hakiki sahibi kendisidir. Sizsiniz. Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yetmezdi" ( Atatürk,1969:cilt 2, 214).

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Beykoz (Deri ve Kundura) Fabrikası


Osmanlı döneminde ordu ve sarayın gereksinimini karşılamaya yönelik deri fabrikasıdır. 19. yüzyılda devletin sanayileşme sürecinde el attığı sektörlerden biri deri ve kundura üretimidir. 1800'lerin başında, Beykoz deresinin boğazla kesiştiği yerde debbağ esnafından Hamza tarafından debbağhane kurulmuştur. 1810'da devlete devredilmiştir. 1884'te kundura üretim bölümü eklenmiştir. I. Dünya Savaşı'nda ordunun deri ve kundura gereksiniminin büyük bölümü buradan karşılanmıştır (Toprak, 1991:18).

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Hereke (İpek Kumaş ve İpek Halı)Fabrikası


1940'lı yılların ikinci yarısında, Ohannes ve Bogos Dadyan İzmit Çuha Fabrikası'nı kurarlarken, Hereke'de kendi adlarına fabrika kurmuşlardır.
1843 yılında kurulup üretime geçen fabrika Osmanlı saraylarının döşemelik ve kumaş gereksinimlerini karşılamaktaydı ve aradaki uzun süreçte karşılaştığı pek çok engeli aşıp günün gereksinimine ve koşullarına uyarak sürekli biçim değiştirmiş günümüze değin canlı kalabilmiştir.
1850'de ipekli kadife ve mobilyalık jakarlı bölümleri kurulmuştur. Hereke Fabrikası 1875'te piyasaya açılmış, 1891'de halı üretimine geçilmiştir. Hereke, Bursa'ya yakın olması nedeniyle ipekle yan yana olmuştur. Geleneksel Türk halıcılığı bu yörede ilgi çekici yorumlara ulaşmıştır. Hereke tipi ipek halıları kendi türünün çok kaliteli bir temsilcisi olarak tanınmaktadır ve ihraç edilmektedir (Küçükerman, 1988:15).
1902'de Çuha bölümü, 1905'te Fes İmalathanesi açılmıştır. 1918'de yünlü dokuma bölümü genişletilip, Hereke bir yünlü dokuma görünümü kazanmıştır (Toprak,1991:17).

25 Ağustos 2011 Perşembe

Basmahane (Bakırköy Bez) Fabrikası


Osmanlı İmparatorluğu'nda buhar ve makina ile çalıştırılan fabrika Basmahane (Bakırköy Bez Fabrikası idi. Bu fabrika Barutçubaşı Ohannes tarafından kurulmuştur. El kalıplarıyla Basma yapılmaya başlanmıştır. Çadır ve Amerikan bezi üretilmiştir. 1850'lerde Avrupa'dan yeni makina ve cihazlar getirtilmiş, fabrika genişletilerek basma üretimine başlanmıştır. Basma çok pahalıya mal olduğu için bez üretimine ağırlık verilmiştir. Daha sonra kaput bezi, çamaşırlık gibi asker gereksinimini karşılayan dokuma üretimine geçilmiştir. 20. yüzyıl başında fabrikada el tezgahı bölümü açılarak burada; Bursa havlusu, peştemal,yemek peçetesi, sofra örtüsü, bürümcük peşkir, sedir örtüsü, perdelik bez üretilmiştir. 1925'te Devlet Sanayi ve Maadin Bankası kurulunca, bu bankanın bünyesine geçmiştir. Basmahane o dönemin modern pamuklu tesisleri düzeyinde idi (Toprak, 1991:15).

23 Ağustos 2011 Salı

Feshane (Defterdar) Fabrikası


Osmanlı döneminde kurulan ilk fabrikalardan biri " ilk ismiyle (Feshane) son ismiyle ( Sümerbank Defterdar Fabrikası)" (Küçükerman, 1988:15) idi.

1826'da yeniçeriliğin kaldırılıp yerine "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" Osmanlı ordusunun kurulmasıyla, orduya fes giydirilmesine karar verilmiştir. Önceleri dışardan sağlanan fesler daha sonra 1835'te Kadırga'da Hazine-i Hassa'ya ait bir konağın imalathane yapılmasıyla orada üretilmeye başlanmıştır.1839'da Haliç'e taşınmıştır. Önceleri fes üretilen bu yerde sonradan aba ve halı tezgahı getirilmiş ve böylece dokumacılığa başlanmıştır. 1986'da İstanbul'daki imar çalışmaları nedeniyle Haliç'te yer alan bütün sanayi kuruluşlarıyla birlikte yıkılmıştır. Ünlü fabrikanın büyük atölye binası prefabrike olarak inşa edilen ilk sanayi yapılarından birisi olduğu için korumaya alınmış ve günümüzde müze olarak kullanılmaktadır (Toprak, 1991:11).

21 Ağustos 2011 Pazar

Türkiye'de Tekstilin Gelişimi


Uzun bir geçmişi bulunan Türkler'in Anadolu'ya gelmeden önce anayurtlarının Orta Asya olduğu birçok kaynakta yer almaktadır. Bu nedenle halk sanatı olarak başlayan tekstilin kökenini de Orta Asya'da aramak doğru bir düşüncedir. Orta Asya'nın, Altay Dağları ile Orhun ve Yenisey ırmakları arasında kalan bölümü, Türk kültürünün doğuş kaynağını oluşturmaktadır.
Orta Asya Türk kültürünü oluşturan ve tarihte bilinen ilk Türkler Asya Hunlarıdır (Avrupa Hunları ise bunların devamıdır). Daha sonra Göktürk ve Uygur Devletleri gelmektedir.
Dini Şaman olan Hun ve Göktürk devletleri, yarı göçebe yaşam sürmekteydiler. Orta Asya'da taşnabilir konut tipi olan çadırlarda yaşamışlardır. Bu nedenle bozkır sanatı " .Bozkırlarda yaşamış göçebe kavimlerin yaratması. Genellikle taşınabilir ve metal türünden ürünler" (Sözen, 1994:46) oluşmuştur. Bu doğrultudaki gelişmeler, büyük ölçüde çadır sanatı, maden sanatı ve küçük el sanatları alanında kendini göstermiştir.
Onuk'a (1998:2,3) göre " Türk sanatı ve süsleme repertuvarının en önemli kaynaklarından birisi Türk çadırları dır.. .Günümüzde de Orta Asya'da yaşayan Türk boylarının hayatında çadır kültürü bütün özellikleriyle devam etmektedir" .
Türk süsleme sanatının doğuşunda, Türk çadırının etkisi şöyle anlatılmaktadır:

"...Çadır yapımında ve yaşantısında kullanılan malzemelerin çoğunluğunu kendilerinin yapma zorunluluğu, içinde yaşayan kişileri genellikle bir beceriye, sanata sahip kılmış, ağaç işleri, dokumacılık, keçecilik, işlemecilik ve diğer el sanatları pratikten, geleneksel bir biçimde gelişmiştir" (Onuk, 1998:1-2).

Göktürkler, "Türk" sözcüğünü İlk kez resmi devlet adı olarak kullanmalarıyla tanınmışlardır. Çok az incelenmesi ve ilgili yayınların olmaması nedeniyle Göktürk sanatı hakkında fikir edinmek zordur.Günümüze kadar çok az örnek kalmıştır.Orhun Kitabeleri, Tonyukuk Abidesi, Kültigin Abidesi ve Bilge Kağan Abidesi (Aslanapa,
1989: 7,10).
Uygur sanatı, Hun ve Göktürk sanatından oldukça farklıdır. Bunun nedenleri, yerleşik yaşama geçmeleri ve dini ( Budizm ve Maniheizm) inanışlarıdır. Buna bağlı olarak Mimari, heykel ve resim sanatı gelişmiştir.Tekstil sanatı, halı dokuma ve işlemeler çok gelişmiş düzeydedir (Aslanapa, 1989:11).
Anadolu'da ( Çatalhöyük," Kaniş" Kültepe höyüğü, Boğazköy'de Hattuşaş), yapılan kazılardan Neolitik Çağa ait (M.Ö. 6000), dokuma parçalarının bulunması, 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Türkler'in Anadolu'ya geldiklerinde Anadolu'da daha ileri düzeyde bir dokumayla karşılaşmış olduklarını  göstermektedir (Aytaç,
1997:75).
Türkler , tarih boyunca hüküm sürdükleri yerlere sanat ve uygarlıklarını da birlikte götürmüşler, ayrıca bulundukları ülkenin sanatlarından da etkilenerek yeni ve farklı sanatların da doğmasına sebep olmuşlardır (Şengül, 1990: 3). Onuk'un (2001:1) belirttiği gibi " Birçok uygarlığın beşiği olan Anadolu, yine bu uygarlıkların kültürlerini her köşesinde yaşamaktadır" .
Anadolu'da yapılan kazılardan , dokumacılık sanatının Neolitik Çağdan sonra da sürekli bir ilerleme gösterdiğini kanıtlamaktadır. M.Ö. II. yüzyılda Anadolu'nun Roma istilasına uğraması, M.S. 395'te Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla Bizans devri başlamıştır. İpek elde edilişini öğrenmesinden sonra dokumacılık sanatında Bizans'ın önemi artmış ve Bizans dokumacılığında büyük bir gelişme görülmüştür.
Önceleri basit el tezgâhları ile bir aile sanatı olan dokmacılık Selçuklular döneminde daha da gelişmiştir. Seçuklular'a ait kumaş örnekleri müzelerimizde

bulunmamaktadır. Ancak bazı Avrupa müzelerinde güzel örnekler bulunduğu bilinmektedir.
Seçuklu dönemine ait tarihi belgelerde kumaş isimlerinden "Dibayn Rumi (Selçuk Dibası), Çatma, Çatma-i Kadife-i Pelengi" bahsedilmektedir (Öz, 1946:6) .
Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla ordunun ve sarayın giyim gereksinimlerini karşılamak üzere dokumacılıkta büyük gelişmeler olmuştur. Dokumaların kalitesini korumak için sıkı önlemlerin alındığı bilinmektedir. O günlerde, değerli kumaşların, özellikle ipekli ve sırmalı kumaşların dokunması, devletin denetimi altındadır. Bu kumaşların gizlice dokunup satılması yasaktır. Bu yasağa karşı gelenleri suçlarının büyüklüğüne göre, sürgün, kalebendlik, kürek mahkumluğu gibi cezalar verilmektedir. Bu gibi tedbirlerle, Türk kumaşlarının özellikleri bozulmadan süreklilik kazanması arzulanmıştır (Küçükerman,1996:19, Aytaç, 1997:78, Türkiye I. Tekstil Endütrisi Kongresi:13).
Türk kumaşlarında desenler, XIV.yüzyılda oldukça büyük motifli, XV. yüzyılda daha küçük motiflerden oluşmaktadır. Motiflerin kaynağını, hayvan, bitki, çiçek, meyva gibi obje sitilizeleri oluşturmaktadır. XVI. yüzyıl Kumaşlarında daha çok lale, karanfil, bulut ve benek motifli desenler görülmektedir (Aslanapa,
1989:361).
" Türk kumaşcılığı en yüksek düzeye XVI. yüzyılda erişmiştir. Bu dönemin kumaşları gerek olgun ve uygun renkleriyle, gerek zarif desenleriyle ince ve üstün bir zevkin mahsülü; birer varlıktır" (Öz, 1951:6).
XVII. yy'da en çok karanfil motifi ve madalyonlu motiflere rastlanmaktadır XVIII. yüzyılın ikinci yarısından XIX. yüzylın sonuna kadar küçük motifli ve yollu desenler görülür. Türk kumaşlarını diğer milletlerin kumaşlarından ayıran özellikler şöyle anlatılmaktıdır:

"... Sanat eserlerinin kıymetini arttıran en mühim unsur da renktir. Türk kumaşlarında,renklerin başında, kırmızı gelir. Kırmızıdan sonra en çok kullanılan renkler ,mavi,yeşil, siyah beyaz,bej ve altın rengini ifade edecek kadar tatlı sarı,bal rengi sarı,koyu fındıkıye yakın bir renk vardır.Bu renkler ile açık ve koyuları zamanla azalıp çoğalmakta ve devirlere göre değişmektedir. Türk kumaş ve kadifeleri tetkik edilince; renk ahenginin hayret edilecek kadar güzel olduğu görülür. Bilhassa XV.yy.kumaşlarındaki renk variasyon ve nüanslarını, diğer milletlerin kumaşlarında görmek imkansızdır..." (Öz,
1951:82).

Osmanlı dönemine ait dokumalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Bursa, Bilecik, Üsküdar çatmaları ve diğer dokumaları, Musul'un ipek üzerine Sırma kumaşları, Antakya Çuhaları, Halep ve Adana Astarları, Şam damaskosu, İsta, Canfes, Hare , Zerbeft, Şam Bağdadisi, Kemha, İstanbul'un Çuha, Kadife, Peştemal, Kaftan ve İhramlarıdır (Aytaç, 1997:79).
XVI. yüzyıl Sonuna kadar dokuma sanayiinde gelişmeler sürmüş Avrupa' ya çeşitli kumaşlar satılmıştır. Avrupa'da birçok Türk kumaşları aranır hale gelmiştir. Daha sonra bazı ülkeler de Türk kumaşları taklit edilmiştir. XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla dokuma sanayi gerilemeye başlamış, ihracat azalmıştır.XVIII yy'da Rönesans'la birlikte sanayileşme başlamış, Avrupa'da iplik makinaları ve dokuma tezgahları icat edilmiş, bu da Anadolu'da dokuma sanayinin duraklamasına yol açmıştır. 1838'den sonra ihracat tamamen bitmiştir. Tanzimat devrindeki sanayi hareketiyle dokuma sanayi canlılık göstermiş, fakat uzun vadeli bir gelişme gösterememiştir. Ordu gereksiniminin karşılanması için Devlet tarafından 1835'de İstanbul'da Feshane Fabrikası, 1845'de İzmit ve İslimiye'de Çuha fabrikaları kurulmuştur (Küçükerman, 1988:15).

19 Ağustos 2011 Cuma

TARİHİ SÜREÇTE TEKSTİL


Sanatın gelişimindeki tarihi süreci bilmek, o sanat dalı hakkında en iyi ve en doğru yorumu yapma olanağını verir.
Giyim, kuşam ve süslenmenin doğuşu insanlar arası ilişkilerle birlikte başlamıştır ve toplumun en önemli gereksinimlerinden biri olmuştur. İnsanlar önceleri yalnızca doğanın olumsuz etkilerinden korunmak amacıyla giyinmiş, daha sonraları toplumun gelişimine göre değişim göstermişlerdir.
İlk insanların geliştirdiği basit dokuma tekniğinde; dikey iki çatal sopa üzerine yerleştirilen yatay bir sopanın uçlarına taş bağlanmış, çözgü iplikleri sarkıtılıp, atkı iplikleri el ile geçirilmiştir (İmer, 1987:1).
Giyim gereksiniminin karşılanabilmesi için ilk dokuma tezgahları yapılmış ve dokumacılık gelişmeye başlamıştır. Özbel, (1947:6) "...giyime ait dokumaları ince, bunların dışındakileri de kalın dokuma..." olarak adlandırmıştır. Asur ve Babil çağında yapılan bazı ilkel kumaşlar, ilkel yapıdaki tezgahların kısa sürede yapıldığına dair ipuçları vermektedir. Günümüzde " bezayağı örgü" dediğimiz " ...kumaş dokuma formundan hiç farkı olmayan ilk kumaşların hasır örme tekniğinden esinlenerek ortaya çıktığı iddia edilmektedir" (Ertem, 1988:1). Bu teknik zamanla gelişme göstererek M.Ö.4000 yıllarında dokuma tezgahı haline dönüşmüştür. Bu dönemlerde başlangıcı belli olmamakla birlikte, doğuda insan

gücüyle çalıştırılan tezgahlar bulunmaktaydı. Bunlar ilk yatay dokuma düzlemine sahiptiler. Dokumacılık özellikle Çin, Türkistan, İran, Afrika sahilleri, Avrupa'nın birçok yerinde ve Türkiye'de gelişmişti (Ertem, 1988:1, Aytaç, 1997:79).
Çeşitli literatürlere göre, Çin'de büyük gelişme gösteren ağızlık açma mekanizmaları, Avrupa'da M.S. III. yüzyıla kadar bilinmemekteydi. İlkel diyebileceğimiz jakar makinalarıyla karmaşık desenli kumaşlar hatta insan portresi bile dokunmuştur. Çin'in, tek ipek üreticisi olması bu gelişmede büyük rol oynamıştır. Doğu binlerce yıl dokumacılıkta üstünlük göstermiştir. Fakat bu süreç içinde dokuma tezgahlarında fazla gelişme olmamıştır (Aytaç, 1997:79,88).
Avrupa'da ise özellikle yünlü dokuma sanatında İngiltere öncü olmuştur. XII.yüzyılda İngiltere'de tezgahların standart bir tasarıml kullanıldığı ve tümüyle ağaçtan yapıldığı bilinmektedir (Ertem, 1988:2).
1733 yılında John Kay mekiğe tekerlek takarak basit bir mekanizmayla mekiğin fırlatılmasını sağlamıştır. Bu sistem sayesinde üretim artmıştır.İlk mekanik dokuma tezgahını Dr. Edmund Cartwright isimli bir İngiliz 1875'te geliştirmiş ve patentini almıştır. 1804'te Johnson ve Radcliff isimli iki İngiliz çözgü haşıllama makinasını icat etmişler ve mekanik dokumacılığının hızla yayılmasına yardımcı olmuşlardır. Bir delikli karton yardımıyla çalışan ilk otomatik ağızlık açma cihazı 1728'de Basılan Bouch tarafından bulunmuştur. 1728'de delikli karton zincirini kullanmıştır. Bu sistemler zamanla gelişmiş ve 1801 yılında J.M. Jacquard, kendi ismiyle  anılan jakar makinasını  icat etmiştir (Ertem,1988:2, Aytaç,1997:79,
Alpaslan,1989:1).
İlk mekik değiştirme cihazı J.P. Reid ve T. Johnson tarafından 1835'te yapılmış ve çok renkli atkı yapma olanağına kavuşulmuştur. 1868'de ise Hacking , tam tahrikli değiştirme mekanizmasını piyasaya sürmüşür.Mekanik tezgahla ilgili en önemli icadı 1867'de Hattersley ve Simith, Keighley armürünü gerçekleştirmişlerdir. Jakar sistemi kadar geniş bir desenleme olanağı bulunmayan bu sistem ondan daha hızlı çalışmaktaydı (Ertem, 1988:3).
İngiliz R. Roberts 1822'de, o ana değin bütün gelişmeleri bir araya getirerek o devrin en gelişmiş dokuma makinasını ortaya koymuştur. J. H. Northop yapımına İngiltere'de başladığı otomatik masura değiştirme sistemini Amerika'ya göç ettikten sonra   1894'te  tamamlamıştır.  Bu  dokumacılık  tarihinin  en  önemli icatları arasındadır.İlk ticari kutu tipi magazinleri İsviçre'de George Fischer firması tarafından 1958'de imal edilmiştir. Atkının, hava jeti ile atılabileceği ilk kez1914'te düşünülmüş, ticari önem kazanması ise 1980 yıllarında olmuştur (Ertem, 1988:3, Alpaslan, 1989:1).
1898'de, atknın kancalarla atılabileceği düşünülmüş, 1925'te Gabler, 1930'da Devas tarafından geliştirilmiştir. Mekikçikli dokuma Makinasını, 1953'te Sulzer piyasaya sürmüştür. Günümüzde ise bu sistemin yanı sıra sert ve esnek kancalı, hava su jetli atkı atma sistemleri kullanılmakta bir yandan da gelişimini sürdürmektedir
(Ertem, 1988:4).

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Sümerbank Kuruluş Amacı


Sümerbank Cumhuriyet'imizin kuruluş yıllarında ülkenin ekonomik kalkınmasını ve Türk ulusunun temel gereksinimlerini karşılaması amacıyla Ulu Önder Atatürk tarafından kurulmuş ve çok çeşitli kurumlarıyla hizmet vermiştir.
Türk Sanayii'nde ilk tekstil fabrikası olma özelliğini taşıyan Sümerbank, sanat tarihi açısından da zengin bir kuruluştur. Çünkü köklü geçmişi olan, çinicilik, dericilik, el işlemeciliği, ipekli ve yünlü dokumacılık gibi geleneksel Türk sanatlarımız Sümerbank fabrikalarında yıllarca yaşatılarak sanatsal bir boyut kazanmıştır. Ayrıca Türk tekstil sanayimizin bugünkü noktaya gelmesine de öncülük etmiştir.
1937-2000 yılları arasında renk-çeşit yönünden Anadolu çiçeklerinin en güzel örneklerini zengin desen ve canlı renklerle yansıtan Sümerbank Nazilli Basmaları'yla yurdumuzda üretilen pamuğun tekstile dönüştürülmesi, Anadolu insanının sağlıklı giyinmesine katkıda bulunulması bu araştırmanın nedenlerinden biridir.
Günümüze değin tekstil konusunda yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu mühendislik alanlarıyla ilgilidir. Bu araştırmayla, uzun bir geçimişi olan Nazilli Basma Fabrikası'nın desen zenginliği ortaya çıkarılmıştır.Bu nedenle Sümerbank basmalarının teknik desen özellikleri, renk, motif, moda, raport, baskı teknikleri ve bilgisayarla tasarım yöntemleri ilk defa bilimsel ortamda incelenerek değerlendirme yapılmıştır.Cumhuriyet döneminin en önemli tekstil atılımlarından biri olan bu fabrikadaki araştırmam 2000 yılında yapılmıştır. 30.10.1987'de alınan kararla özelleştirme kapsamına alınan fabrikanın, 2000 yılında Adnan Menderes Üniversitesine devredilerek üretime son vermesi bu araştırmaya daha da önem kazandırmıştır.
Araştırma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde: Giriş, problem, araştırmanın amacı, önemi, sayıltılar, sınırlılıklar, tanımlar, ikinci bölümde: Yöntem,üçüncü bölümde:Bulgular ve yorumlar, dördüncü bölümde: Sonuç ve öneriler yer almaktadır.
Bu araştırmanın planlanması ve yürütülmesinde destek olan Prof. Dr. Taciser ONUK'a, her konuda ilgi ve yardımlarını esirgemeyen hocalarım Yrd. Doç. Dr. H. Feriha AKPINARLI ve Doç. Dr. Yusuf BUDAK'a dil ve anlatım aşamasında bilgilerinden yararlandığım kardeşim Fatma Özlem ÇETINER'e, özenle bezenmiş

Sümerbank Nazilli Basmaları'nı biçip giydirerek estetik zevkimin gelişmesini sağlayarak beni sanat alanına yönlendiren annem Şadiye ÇETINER'e, ayrıca kaynaklara ulaşmamda yardımlarını esirgemeyen Ankara, Bursa ve Nazilli'deki tüm Sümerbank personeline en içten teşekkürlerimi sunarım.

14 Ağustos 2011 Pazar

Nazilli Halıları Hakkında


Büyük Önder Atatürk tarafından 11 Temmuz 1933 tarihinde yürülüğe giren, 2262 sayılı kanunla kurulmuş olan Sümerbank, Türkiye Cumhuriyet'inin sanayileşmesinde tarihsel bir görev üstlenerek birçok ilkleri başlatmıştır.
1937'de Atatürk tarafından kurulan ve ülkemizde ilk fabrikasyon baskı yapan Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası Türk tekstil sanayiinde okul görevini de üstlenerek Türk tekstilinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yatırım yapılmayan ve yenilenmeyen fabrika, 1987 de alınan özelleştirme kararıyla 2000 yılında Adnan Menderes Üniversitesi'ne devredilerek üretime son vermiştir. Böylece Cumhuriyet eserlerinden biri yok olmuştur.
Bu araştırmanın amacı, Sümerbank Nazilli Basmaları'nın teknik desen özelliklerini inceleyerek ortaya çıkarmak ve uluslararası pazarda Türk kültürünün eşsiz sanat zevkini yansıtan tekstil tasarımcılarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
Bu amaca ulaşmak için; konuyla ilgili kaynaklardan literatür tarama yöntemiyle elde edilen veriler araştırmanın çeşitli bölümlerinde doğrudan ya da dolaylı alıntılarla açıklanmıştır.Tanımlar kısmında konuyla ilgili teknik terimlerin tanımları verilmiştir.Tekstil ve Sümerbank'ın tarihçesi özetlenmiş, tekstilde baskı, desen ve raport konuları çizimlerle anlatılmıştır.
Araştırmacı tarafından geliştirilen ve danışman tarafından onaylanan görüşme formu, Sümerbank desen biriminde çalışan 1 desen şefi ve 10 desenatörden oluşan 11 bireye uygulanmış, sonuçları değerlendirilmiştir.
Nazilli basma arşivini oluşturan basmalar incelenerek 90 adet örnekle sınırlandırılmıştır. Bu örneklerin özellikleri bilgi formları haline getirilmiş, fotoğrafları da eklenerek düzenlenmiştir. Bilgi formuyla belirlenen, kumaş türü, boyutları, kullanılan araç-gereç ve teknikler, baskı ve raport türü, bezeme konusu, kullanılan renkler, kompozisyon gibi özellikler değerlendirilmiş, çıkan sonuçlar çizelgelerle verilip yorumlanmıştır.
Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası'nda üretilen basmanın, eni 70 cm, bir top kumaştaki miktarı, 30-40m. arasında değişmektedir. Araç olarak dokuma tezgahı kullanılmış, gereç olarak pamuk ipliği, boya, apre kullanılmıştır. Kullanılan dokuma tekniği   bezayağı   olup,   baskı   türünü;   rulo   baskı   ve   rotasyon baskı

oluşturmaktadır.Raport türü olarak; 1/1, 1/2, 1/4 ölçüleri kullanılmıştır. Bunlardan en çok ise 1/1 ve 1/2'ninkullanıldığı saptanmıştır.
Bezemeyi oluşturan motifler; bitkisel, geometrik, sembolik(soyut) olmak üzere aç gruptan oluşmaktadır. Bunlardan en çok sırasıyla, bitkisel, geometrik, sembolik motifler kullanıldığı tespit edilmiştir.
Renk olarak 42 çeşidin kullanıldığı tespit edilmiş, bunlardan en çok beyazın (87), sonra siyahın (47) ve daha sonra diğer renklerin kullanıldığı saptanmıştır. Kumaşlar basılırken, 2-9 arası renk çeşidinin kullanıldığı, bunlardan çoğunda ise 2 ve ya üç renk kullanıldığı saptanmıştır.
Kompozisyon oluşumuna bakıldığında; yatay, dikey, serpme, verev kompozisyonların kullanıldığı belirlemiştir. Büyük bir fark ile en çok serpme desenin kullanıldığı göze çarpmaktadır.
Görüşme formuyla elde edilen sonuçlara göre; desenatör olarak çalışan bireylerin uzmanlık alanlarında yetersiz oldukları, bilgisayar teknolojisinden yeterince yararlanmadıları, desen oluştururken her türlü kaynaktan yararlandıkları, fabrikada rotasyon baskı haricinde yeni baskı teknolojilerinin kullanılmadığı saptanmıştır.
Sümerbank Nazilli Basmaları'nın oluşumunda, renk, bezeme ve kompozisyon açısından geleneksel Türk sanatlarımızın etkilerine rastlanmıştır.